Köpekte Uyuz Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Köpekte Uyuz Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Etkeni tanıyalım
Uyuz etkenleri çok küçük etkenler olup konağına bağımlı parazitlerdir. Bütün hayatını tek konak üzerinde geçirebilir, kontak yolla ya da kontamine olduğu materyallerle diğer duyarlı olduğu türlere de bulaşabilir, fakat konağından ayrı olarak birkaç günden fazla yaşayamazlar. Bunlar arasında en sık karşımıza çıkan ‘Sarcoptes’, ‘Demodex’ ve kulak uyuzu etkeni ‘Otodectes’tir.
Uyuzda bulaşma
Kış ve ilkbahar başlangıcında daha sık rastlanır ve daha şiddetli seyredebilir. Bu madde düzenli olarak dışarı çıkanları kapsamaktadır. Hafif olgularda yazın genellikle lezyonlar kaybolur ve sadece koltuk altı, kasık gibi güneş görmeyen nemli yerlerde küçük odaklar halinde kalırlar. Mevsimlerin hastalığı etkilemesi havadaki güneş ışığı ve nem oranı ile bağlantılıdır. Bu yüzden hayvanların güneş ışığından uzakta ve nemli bir ortamda kalmaları da hastalığın şiddetini etkiler. Uyuz etkenleri kuraklığa çok duyarlıdır ve nemi severler.
Bulaşma esas olarak uyuz etkeni taşıyan hayvanın sağlıklı hayan ile temas etmesiyle olur. Bunun dışında enfekte malzemelerle de bulaşma mümkündür. Hayvanların kapalı yerlerde bir arada yetiştirilmeleri hastalığın bulaşmasını kolaylaştırır. Bunun dışında Demodex canis sadece köpekte, Demodex cati sadece kedide bulunur, kediden köpeğe, köpekten kediye ya da insana bulaşma olmaz. Sarcoptes insana bulaşması kolay olmasada yaşamını burada sürdüremez ve sadece geçici kaşıntılara ya da alerjilere neden olabilir.
Genç, zayıf, yaşlı, yanlış ve yetersiz beslenen kedi ve köpekler daha kolay uyuza yakalanırlar. Parazit sayısı ile enfeksiyonun şiddeti doğru orantılıdır.
Buna ek olarak demodex canis çoğu köpekte normal olarak hiçbir klinik belirtiye yol açmadan küçük sayılarda bulunur. Bu yüzden köpeklerde normal deri faunasından sayılır. Köpekler paraziti doğumdan 72 saat içinde annelerinden süt emerken alırlar. Normal sağlıklı hayvanlarda klinik enfeksiyon pek görülmez.
Uyuzda semptomlar ve hastalığın seyri
Hastalığın ilerleyişi sarcoptes, demodex ve otodectes için ayrıdır;
Sarcoptes uyuzu ilerleyici, kendiliğinden düzelmeyen, kaşıntı ve hayvanın kendine zarar vermesi ile karakterizedir. Akarla enfekte olan hayvanda akarların çoğaldığı bir asemptomatik bekleme dönemi vardır. Bu bekleme dönemi daha önce enfekte olmamış hayvanda 3-6 hafta sürebilirken, ikinci defa enfekte olan hayvanda çok daha kısa sürer. Sarcoptes’ler genellikle öncelikle baş bölgesinden başlar sonra vücuda yayılır. Genelde uyuzun ilk bulgusunu, kulak kepçesinde, dirsekte ve patilerde ince eritemli papüller, gri-sarı kabuklar ve kaşıntı görülmesidir. Enfeste vücut bölgelerinde önce kızarıklık göze çarpar. Küçük kabartılar görülür. Bunları deride pullanma ve kabuklanma izler. Kıllar dökülür, şiddetli bir kaşıntı vardır ve kaşıntı hiçbir zaman azalmayabilir. Kaşıntı büyük oranda, akara ve onun salgılarına karşı oluşan hipersensivite nedeniyle oluşur. Hipersensivite oluştuktan sonra, aşırı kaşıntıya bağlı klinik bulgular görülmeye başlar. Kaşıntı lezyonlar şekillenmeden yaklaşık bir hafta önceden başlayabilir. Hastalık generalize olduğunda genelde özellikle karnın ventrali daha çok etkilenir, gri-sarı geniş lezyonlar dikkat çekicidir. Lezyonlar fena kokuludur. Ayrıca hayvanlar kaşınmak için vücutlarını oraya buraya sürter, sonuç olarak deride yaralar açılır. Bu yaralar enfekte olabilir. Kronik olgularda bağdokuda artma ve hiperkeratinizasyon sonucu deride kıvrılmalar ve çatlamalar meydana gelir. Kilo kaybı ve poli lenfadenopati(lenf nodlarının büyümesi) görülebilir. Hasta sahiplerinde zoonotik lezyonlar görülebilir.
Köpekte normal deri faunasında bulunabilen demodex (Demodex canis) klinik enfeksiyon oluşturmazken, deride demodex türüne mensup etkenlerin sayısının artmasından kaynaklanan sebepler hastalık tablosunu oluşturur. Genelde ciddi klinik enfeksiyon bu parazite karşı hücresel bağışıklık noksanlığında ortaya çıkar. Bu bağışıklık noksanlığının sebepleri genetik kaynaklı immun yetersizlik faktörünün olması, immun sistemi baskılayan ilaç kullanımı( glukokortikosteroid kullanımı: dexamethasone, prednisolone…), kötü bakım – besleme, kaşektik olması, viral enfeksiyonlar, bazı neoplaziler, aşırı alkali sabun veya şampuanlarla yıkama, hormon dengesizlikleri(hipotiroid, hiperadrenocortisizm)dir. Bazen parazitin kendiside T lenfosit oluşumunu baskı altına alarak hücresel bağışıklık noksanlığı oluşturabilir. Genel demodectic uyuz olan köpeklerde lenfosit baskılanması yapan bir serum faktörü olduğu bazı çalışmalarda gösterilmiştir. Ancak lenfosit baskılanması sekonder enfeksiyonla da etkilenebilir. Enfeksiyon önce lokalize başlar, sonra hastanın bağışıklık durumuna göre düzelir ya da lezyonlar generalize olur. Lokalize form gençlerde (3-11 ay) daha sıktır. Lokalize form genelde en çok yüzde, gözler etrafında, ön ayak patilerinde küçük alanlar şeklinde oluşmaya başlar. Bu alanlarda sırasıyla hafif kıl dökülmesi, kızarma ve deride hafif kalınlaşma şeklindedir, genelde kaşımazlar. Lezyonlar bir ve ya daha fazla fokal kepeklenme, kıl incelmesi, alopesi veya alopesi yanında eritemli alanlardan oluşur. Lokalize form vakalarının %90’ı kendinden iyileşir. Hayvanlar lokalize formu atlatamaz ise lezyonlu alanlar artar, birleşir, geniş lezyonlu alanlar oluşur (Generalize demodikoz). Bu formda kepeklenme, sebore, eritem, püstüller, papüller, kabuklar ve ülserlerle birlikte yaygın alopesi alanları gelişir. Derinin üst ölü tabakasında pul pul dökülmeler (kepeklenme) gözlenir. Kıllar seyrilebilir, karışabilir, büyük oranda dökülebilir. Foliküler hiperkeratoz sık görülen bir durumdur ve keratin tıkaçları içeren genişlemiş kıl folikülleri olarak klinikte görülür. Demodex’e bağlı oluşan foliküllitten(kıl folikülü yangısı) dolayı ellerinizi deride gezdirirken bazen hayvanın deri yapısına göre pütürtüleri hissedebilirsiniz. Kaşıntı bazen foliküllite bağlı olarak ve genelde daha çok eritem, papül ve ülseri olan hayvanlarda görülür. Sekonder bakterilerde işe karışırsa püstüllü form(içi irin dolu kabarcıklar, apseler olur bunlar açılır içerik deri üzerine sızar, kötü kokar) gelişir. Bunların arasında en çok Staphylococcus intermedius, Pseudomonas aureginosa, veya Proteus mirabilis vardır ve aynı zamanda ülserasyonu hızlandırırlar. Çevresel lenfadenopati belirgindir. Pododermatit oluşabilir ve bu parmaklar arasında ülserleşen ve eksudatlı, bununlara beraber belirgin kistlerin eşlik ettiği ayakların şişmesiyle karakterize bir tablodur. Pododermatitin prognozu genelde kötüdür.
Kedide demodex uyuzu (Demodex cati) daha çok başta özellikle göz kapaklarında, göz çevresinde ve kulak kanallarında görülür. Çok nadir pullu, kepekli bir dermatite neden olabilir.
Otodectes, kedi ve köpeklerin dış kulak yolunda koyu kahverengi yumuşak bir kulak kirinin oluşmasına yol açar. Bu kulak kirinin görüntüsü aynen kahve telvesini andırmaktadır, bu klinik görüntü hastalığın teşhisinde anahtar bir görüntüdür. Daha kronik vakalarda bu kulak kiri sertleşir. Sekonder bakteriyel enf. Sonucu purulent otitis şekillenebilir. En önemli belirti hayvanın başını sallaması, kulağı aşağı doğru sarkıtmasıdır. Hasta kaşıntıdan dolayı kulağını yaralayabilir.
Uyuzda teşhis
Klinik semptomlar uyuz açısından düşük bir ihtimal bile düşündürse de mikroskobik tanıya başvurulmasında fayda vardır. Bisturinin ucu likit bir yağ ile hafifçe yağlanarak lezyonlu bölgelerden derin deri kazıntısı alınır. Kazıntıdan önce demodex için alınıyorsa derinin sıkıştırılması (etkenleri folikül dışına çıkmaya zorlar) yardımcı bir işlem olabilir. Kazıntıyı alırken sağlıklı ve hastalıklı deri sınırından kazıntı yapmak daha iyi sonuç verir ve bununla beraber mümkün olduğunca birden fazla alanda kazıntı yapılmalıdır. Lezyonlu kısım, kapillar kanama oluncaya kadar derin kazınmalıdır. Çok kalınlaşmış deri, kronik ayak lezyonları, ve shar-pei ırkı köpekler deri kazıntılarıyla açığa çıkarılamayan derin yerleşimli etkenler taşıyabilirler. Bu vakalarda biyopsi düşünülebilir. Kazıntı lam üzerine konur. Bunun üzerine %10-20’lik NaOH ve ya KOH damlatılır. Lam biraz ısıtıldıktan sonra deri parçaları iyice ezilir ve bir süre deri parçalarının çözülmesi için bırakılır. Sonra üzerine lamel kapatılır ve lamel hafifçe bastırılarak deri parçalarının iyice ezilmesi sağlanır. Lam mikroskopta 10x ya da 40x büyütmede incelenir. Her zaman parazit görülmeyebilir, özellikle enfeksiyonun ilk zamanlarında parazit azdır. Sarcoptes’te kulak kepçesinden yapılan kazıma testi, patognomik olmasa bile oldukça yararlıdır. Sarcoptes etkenini ve ya yumurtalarını gördüğümüz zaman tanıyı koysakta, demodex’in köpeğin sağlıklı faunasında da bulunabileceğinden tek tük parazit görmemiz kesin tanı değildir. Ek bilgi olarak mikroskobik tanı sabır gerektirir, çok şiddetli enfeksiyonlar hariç etkenleri saptamak kolay değildir, saha dikkatlice taranmalıdır. Bazı epidermis döküntüleri bazen uyuz etkenlerine çok benzer görüntülere bürünebilirler, bunları 40x objektifte daha dikkatli incelemek gerekir, ayaklarındaki vantuz benzeri yapılarını özellikle gözünüze kestirin.
Kulak uyuzu teşhisinde portkotonla alınan kulak kiri aynen deri kazıntısındaki gibi incelenip etken saptanabilirken, kahve telvesi görüntüsü teşhiste en yardımcı bulgudur. Olduda mikroskobumuz yoksa bir miktar alınan kulak kiri siyah bir zemin üstünde büyüteçle izlenir, gözler cin gibiyse ufacık kıpraşık beyaz renkli kulak uyuzu etkenlerini görebiliriz.
Ayırıcı Tanılar (Uyuzla Karışabilen Diğer Hastalıklar)
Diyet İntoleransı
Malassezia pachydermatis dermatiti
Polodera strongyloides dermatiti
Pire ısırığı hipersensivitesi
Atopik dermatit
Dermatofitoz
Seyreltik renkli alopesi
Yüzeysel piyoderma
Derin piyoderma
Jüvenil piyoderma
Çinkoya yanıt veren dermatit
Enjeksiyon sonrası alopesi
Alopesia areata
Derin mantar enfeksiyonu
Pemphigus foliaceus
Mikozis fungoides
İlaç döküntüsü
Uyuzun tedavisi
Öncelikle lezyonlu bölgelerin traşlanıp tüylerden uzaklaştırılması,
Köpeklerde amitrazlı solüsyonlarla yıkama (ilaçlı banyo) yapıla Amitrazlı banyo uygulamalarına haftada 1 defa uyuz kazıntıları 2 hafta negatif çıkana kadar devam edilmelidir.
Hastlaığın pyometra (deri iltihaplanması) ile komplike olduğu püstüler form oluşursa antibiyogram yapılması en doğrusudur. İmkan yoksa geniş spekturumlu deriye iyi penetre edebilecek geniş spektrumlu antibiyotiklere başlanabilir. Antibiyogram sonucu gelene kadarda bir an önce bunlara başlanmalıdır.
İvermektin; 2 hafta arayla 2 kere ya da bazen 3 kere uygulanması gereklidir. En doğrusu ilaç öncesi deri kazıntısında iki kez üst üste negatif sonuç elde edilene kadar ilaç devam edilmelidir. Kazıntı mümkün olduğunca aynı yerden yapılmalıdır. Çok daha şiddetli tablolarda ilacın dozunu arttırmak yerine tekrar süresini kısaltmak daha doğrudur. İvermektin bazı koli türlerinde, koli kırmalarında ve bazı çoban köpeği türlerinde kontraendikedir (kullanılmamalıdır). İvermektinle beraber 2 hafta arayla topikal organik fosforluların ve amitraz uygulamaları tedaviyi çok daha etkin kılar. Fipronil ile yıkamada etkilidir.
Bunun dışında kaliteli protein optimum yag asidi, b kombine a ve e vit mineraller, kaşektiksede anabolizan, ayrıca demodexte bağışıklığı arttırmak önemlidir. Bu amaçşa inaktif pox virus, otohemoterapi kullanlabilir.
Kulak uyuzu tedavisinde öncelikle portkotonla kulak kanalını dikkatlice etkenleri daha derine itmemeye dikkat edicek kadar elimizden geldiğince temizlemektir. Tedavisinde ek olarak antiparaziter, antiinflamatuar, antimikrobiyal etkili kulak pomadları kullanılmalıdır. Uygulama miktarının düşük ama sıklığının fazla olması daha iyi tedavi sağlar. Eğer şiddetli bir bakteriyel enfeksiyonla komplike olmuşsa kulak kirinden antibiyogram yapılması bu sırada ağızdan, hatta imkan varsa parenteral geniş spek. antibiyotik uygulamaları, daha sonra antibiyogram sonucuna göre etken spesifik antibiyotik uygulamalarına devam edilmesinde yarar var. Hasta kulağıyla çok uğraşıyorsa elizabeth yakalık takmak kulağın iyileşmesi açısından daha iyi olur.
Uyuz Profilaksisi (Korunma)
Sık yıkayıp deri faunasını bozmama, uyuz şüpheli hayvana yanaştırmama, düzenli kulak bakımı.
Yardımcı Kaynaklar
E. Tüzer, M. Toparlak, K. Göksu(1997): İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Veteriner Entomoloji Kitap, 64-71.
Richard G. Harvey, Patrick J. McKeveer(2006): Color Handbook of Skin Diseases of the Dog and Cat: A Problem-Oriented Approach to Diagnosis and Management. Nobel Matbaacılık, Nobel Tıp Kitapevleri Ltd. Şti, 28-29/205-210/217.